İlham Verenler sohbetlerine devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz AS Grup Operasyon ve İş Geliştirme Direktörü Hülya Ünlü.
İsterseniz önce bir teşekkür ile başlayalım. Hayatınızda birine teşekkür edecek olsanız, bu kim olurdu ve neden?
Öncelikle bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Hayatımda birine teşekkür edecek olsam, bu kişi sevgili ve saygıdeğer merhum babam olurdu. Çünkü onun varlığı ve öğretileri sayesinde ayaklarımın üzerinde durmayı başardım, güç buldum. Zamanında olumsuz gibi görünen davranışlarının aslında beni hayata hazırlamak için olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Babam Faik Ünlü'ye, beni ben yapan tüm katkıları ve sonsuz sevgisi için minnettarım. Kendisine duyduğum özlem ve sevgi her zaman yüreğimde yaşayacak.
Sizi tanıyabilir miyiz, yaşamınızdaki kilometre taşlarından bahseder misiniz?
Kendimi tanıtırken hem kısa hem de uzun bir yolculuğa çıkmış gibi hissediyorum. Çocukluğumdan beri çalışmaya ve çözüm üretmeye yatkın biriydim. Akademik anlamda her zaman en başarılı kişi olduğumu söyleyemem, ancak insan ilişkileri konusunda her zaman ön planda oldum. Hizmet sektörüne büyük bir yatkınlığım var ve birçok farklı işi yapabilme yeteneğimle tanınıyorum, bu da bana büyük bir keyif veriyor. Eğer tek bir iş yapıyor olsaydım, örneğin muhasebede sürekli fatura işlemek gibi, bu benim için fazlasıyla monoton olurdu. Çok değerli bir meslek dalı olduğunun farkındayım ve bu alanda çalışan arkadaşlarıma büyük saygı duyuyorum. Ancak ben farklı bir yol seçtim ve bu beni otelciliğe yöneltti. Hayatımın kilometre taşları arasında, yurt dışında yabancı dil öğrenimi görmek ve bu hedefime ulaşmak en önemlilerinden biriydi. Otelcilik kariyerimle yurt dışına açılma fırsatı buldum ve bu deneyim bana ticarette yeni kapılar açtı. İhracat ve ithalat alanlarında, yurt içi ve yurt dışı fuarlarla birlikte önemli deneyimler kazandım. Sonrasında ise akaryakıt ve enerji gibi farklı sektörlerde çalışarak iletişimin her alanda ne kadar önemli olduğunu gördüm. Doğru iletişim, güler yüz ve tatlı dilin iş hayatında ne kadar büyük bir önemi olduğunu her zaman bildim ve bu alanda kendimi motive ettim. Bu enerjiyi çevreme de yaydığıma inanıyorum.
Günlük yaşamınızda rutinleriniz var mıdır, varsa paylaşır mısınız?
Günlük yaşamımda beni gerçekten motive eden rutinlerim var. İş dışında, belki farklı gelebilir ama birine dokunmak, onun hayatında küçük de olsa bir şeyler yapabilmek benim için çok önemli. Uzun zamandır aramadığım bir arkadaşımı aramak gibi basit bir eylem bile benim için büyük bir anlam taşıyor. Özellikle son zamanlarda bunu sıkça yapmaya başladım ve bunun ne kadar güzel sonuçlar doğurduğunu gördüm. Bu, hem beni motive ediyor hem de karşımdaki insanları şaşırtarak onları mutlu ediyor. Bu şekilde birilerini sevindirdiğimde ben de mutlu oluyorum. Bu davranışı adeta bir rutin haline getirdim. Bir hobi gibi, her gün düzenli olarak yapmaya çalışıyorum. Her gün bir şekilde birine dokunmak, onun hayatına olumlu bir katkıda bulunmak bana büyük bir mutluluk veriyor.
Bilinmeyen bir yönünüz var mı?
Pek çok kişinin bilmediği bir yönüm var: paten kaymak. Çok fazla ön planda olmasa da benim için büyük bir tutku. Aslında bu tutkumun daha fazla ön planda olmasını istiyorum ama ne yazık ki buna her zaman vakit bulamıyorum. Paten kaymak, dengeyi sağlamak ve efor sarf etmek açısından bana büyük bir mutluluk veriyor. Rutin bir sporla ilgilenmediğim için paten kaymak beni fit tutan en önemli aktivite diyebilirim. Bu gizli tutkum sayesinde hem fiziksel hem de zihinsel olarak dengede kalıyorum. Paten kaymak, benim için bir nevi meditasyon ve kaçış noktası. Pek çok kişinin bilmediği bu tutkum, bana her seferinde huzur ve mutluluk veriyor.
Ekibinize alacağınız kişilerde nelere dikkat edersiniz?
Ekibime alacağım kişilerde dikkat ettiğim bazı önemli kriterler var. Tabii ki herkes gibi ben de ilk etapta adayların eğitimine, yabancı dil bilgisine ve iş deneyimine bakarım. Ancak benim için en önemli kriter, iletişim becerileridir. Hayatım boyunca bulunduğum pozisyonlar gereği, iletişimin gücüne çok inanıyorum. Bu noktada, kendimce küçük bir çözüm geliştirdim: hizmet sektöründen gelen adaylara öncelik veriyorum. Halihazırda, şu an AS Grup’ta da önceliklendirdiğimiz üzere mükemmeliyetçi hizmet anlayışı, güler yüz, ulaşılabilir olmak son derece belirleyici nitelikler. Özellikle turizm ve otelcilik mezunları benim için çok değerli. Eğer bir kişi en zor zamanlarda bile güler yüzünü gösterebiliyorsa, yapamayacağı iş yoktur diye düşünüyorum. Satıştan satın almaya, en zor işleri bile başarıyla yürütebileceklerine inanıyorum. Bu yüzden, ekibime alacağım kişilerde öncelikli kriterim, hizmet sektöründen gelmiş olmalarıdır. Grubumuzda da pek çok sektörde hizmet vermenin beraberinde getirmiş olduğu bir mottomuz var: ‘’Bir tek problem var, o da no problem’’. Bence bu, beni, grubumu ve bakış açımızı net bir şekilde ortaya koyuyor.
Sizce satış dahil hayatın her alanında kadın-erkek dengesinin sağlanması neleri değiştirebilir?
Gerçekten çok üzücü bir şekilde kadın istihdamı hâlâ büyük bir sorun. Bir kadın olarak bunu dile getirmekten rahatsız oluyorum, ancak bu mecrada bunu söylemek istiyorum çünkü bazı yerlerde bu konuyu dile getiremiyoruz. Cinsiyet ayrımı yapmayalım diyoruz, ancak neden hâlâ kadın istihdamını vurgulamak zorundayız, bunu anlamıyorum. Bu durum beni hem bir kadın hem de bir genç kız annesi olarak gerçekten çok rahatsız ediyor. Evet, bazı işlerde güç dengeleri var ve bu gerçek göz ardı edilemez. Örneğin, ağır eşyaların taşınması gibi fiziksel güç gerektiren işlerde erkeklerin ön planda olması doğal olabilir. Ancak, bir fabrikada paketleme işi yapmak, şoförlük gibi alanlarda kadınlar da en az erkekler kadar başarılı olabilir. Toplumda ataerkil ve erkek egemen olarak görülen bu tür işler bile artık değişiyor ve kadınlar bu alanlarda da yer alabiliyor. Kadın-erkek dengesinin sağlanması, iş hayatında ve genel olarak hayatın her alanında büyük değişiklikler yaratabilir. Farklı bakış açıları ve yetenekler iş dünyasına büyük katkılar sağlar. Bu denge, yaratıcılığı artırır, ekip içindeki iş birliğini güçlendirir ve daha başarılı projeler ortaya çıkarır. Kadınların iş gücüne katılımı, toplumsal gelişimi ve ekonomik büyümeyi de olumlu yönde etkiler. Sonuç olarak, cinsiyet dengesi sağlandığında, daha adil, eşitlikçi ve verimli bir toplum yaratabiliriz. Bu denge, sadece kadınlar için değil, herkes için daha iyi bir geleceğin kapılarını aralar.
Öğrencilere kariyer yolculuklarında neler tavsiye edersiniz?
Bu harika bir soru. Özellikle günümüz gençlerinin içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda, bu konuda bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. İşe alım süreçlerinde ve teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda, gençlerimize en önemli tavsiyem, iletişimi asla elden bırakmamalarıdır. Gelişen teknolojiyle birlikte, maalesef gençlerimiz daha fazla kendi dünyalarına çekiliyorlar. Bir kafede dört arkadaş otururken bile herkes telefonuna dalmış, birbirlerine "beğeni" gönderiyorlar. Bu trajikomik durum, aslında iletişimin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Gençlere en büyük tavsiyem, iletişimi her zaman ön planda tutacak işler yapmalarıdır. Örneğin, yaz tatillerinde bir kafede çalışmak hem para kazanma hem de iletişim becerilerini geliştirme açısından çok faydalı olabilir. Bu tür işler, gençlere insanlarla nasıl etkili iletişim kuracaklarını öğretir. Bu nedenle, otelcilik ve hizmet sektörünü deneyimlemelerini öneriyorum. Bu alanda çalışan birkaç gençte bu önerimin ne kadar etkili olduğunu gördüm. İletişim becerileri, kariyer yolculuklarında onlara büyük avantaj sağlar. İnsanlarla doğru ve etkili iletişim kurabilmek, iş hayatında başarıya giden yolda önemli bir adımdır. Gençlere, teknolojiye kapılmadan, insan ilişkilerini ve iletişimi güçlendirecek aktiviteler yapmalarını tavsiye ediyorum.
Sevdiğiniz bir kitaptan beğendiğiniz bir paragrafı bizimle paylaşabilir misiniz?
Kitaptan değil ama sevdiğim ve beni yansıttığını düşündüğüm bir şiiri paylaşmak isterim. Nazım Hikmet’in "Yaşamaya Dair" şiiri:
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
Bu şiir, yaşamın her anını ciddiyetle ve tutkuyla yaşamak gerektiğini, insan olmanın, yaşamın kıymetini bilmenin önemini vurguluyor. Benim şu anki ruh halimi yansıtıyor ve bana ilham veriyor.
Sık kullandığınız bir atasözü var mı? Yoksa size göre herhangi bir durumu en iyi anlatan atasözü hangisi?
Günümüzde insan ilişkilerine ve ekip ruhuna baktığımızda, "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" atasözünü sıkça kullanırım. Bu atasözü, bireyselliğin ötesine geçip birlikte hareket etmenin, iş birliğinin ve paylaşımın önemini vurguluyor. İnsana dokunmak, iş birliği yapmak ve ekip olarak bir araya gelmek, her zaman daha büyük başarılara yol açar. Bireysel çabalar önemlidir, ancak birlikte çalışmanın ve paylaşmanın hazzı bambaşkadır. Bu nedenle, "Bir elin nesi var, iki elin sesi var" atasözü, benim için en anlamlı ve değerli atasözlerinden biridir.
SALES NETWORK Topluluğu’nu başkalarına nasıl anlatırsınız?
SALES NETWORK Topluluğu'nu başkalarına anlatmak gerçekten keyif verici. Kendilerinden çok ilham alıyorum ve bu ilhamı etrafımdakilerle de paylaşıyorum. Bu topluluk, muazzam planlamalar ve organizasyonlar yapıyor, etkinliklerini son derece hızlı ve profesyonel bir şekilde düzenliyorlar.
Onların sesi, bizim sesimiz. Etkinliklerine katılabilmek için takvimlerimizi onların etkinliklerine göre ayarlıyoruz. Biz SALES NETWORK ile hem gelişiyoruz, hem de grubumuzu güçlendiriyoruz.
En sevdiğim şey ise, SALES NETWORK’ün bireylere verdiği değer. Her bir katılımcının önemsendiğini hissettiği bu topluluk, profesyonellik ve insana verdiği değerle öne çıkıyor. Bu yüzden SALES NETWORK Topluluğu'nu anlatırken, onların profesyonelliklerini ve insana verdikleri önemi vurguluyorum.