İlham Verenler sohbetlerine devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz Mey Diageo, Türkiye Satış ve Dağıtım Direktörü Serkan Solmazer.
İsterseniz önce bir teşekkür ile başlayalım. Hayatınızda birine teşekkür edecek olsanız bu kim olurdu ve neden?
Merhaba, hiç kuşkusuz ilk önce eşime, Gülizar Hanım’a teşekkür ederim. 32 yıldır benden hiç vazgeçmediği, bana dünyanın en güzel iki hediyesi kızımı ve oğlumu verdiği için.
Sizi tanıyabilir miyiz, yaşamınızdaki kilometre taşlarından bahseder misiniz?
Asker bir ailenin çocuğuyum, çok ufak yaşta da babamı trafik kazasında kaybettim. Kilometre taşı bile değil tamamen hayatımı değiştirdiğine inanıyorum. Babamın kaybından sonra rahmetli dedem Ali İrfan Solmazer’in - kendisi de önemli bir asker ve milletvekiliydi – sayesinde önce Ankara Yükseliş Koleji'ni bitirdim, sonrasında da hayatımda esas kilometre taşlarından olan Tarsus Amerikan Koleji’ni kazanıp yatılı okudum. Çocukken pek anlaşılmıyor ama lider yetiştiren, yurtiçi ve yurtdışında birçok mezunu ile bu köklü okulun mensubu olmaktan gurur duyuyorum, ayrıca karakterimin şekillenmesinde önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Sonrasında biraz benim mi yoksa ailemin mi istediği okula gitmem kararsızlığıyla Yıldız Teknik Üniversitesi’nde makine mühendisliğini pek de severek olmasa da bitirip kendi istediğim işletme üzerine Koç Üniversitesi'nde MBA yaparak okul hayatımı noktaladım. İş hayatım ise yine tesadüflerle dolu satış elemanı olarak bir özel şirkette işe başlamam, bir başka şirkette yine satış temsilciliği derken bir gün yakın bir TAC’li (Tarsus Amerikan Koleji) arkadaşımın “Bizim şirkette distribütör müdürü pozisyonu var çalışmak ister misin?” demesiyle farklı bir rotaya evrildi. Uzun yıllar bu şirkette farklı pozisyonlarda çalışarak Satış Direktörlüğü görevinden, yurtdışı görevi ile Mısır ve Libya Ülke Müdürlüğü pozisyonlarında görev aldım. Arap baharının da etkisiyle yaşanan türbülanslı ve oldukça zorlayıcı şartlarda ailemin de benimle beraber olması sayesinde 3,5 yıllık görev sonrası Türkiye’ye dönüş yaptım. Artık farklı bir şirkette ülkemde tekrar çalışmak bize çok iyi geldi. Ardından farklı birkaç şirkette daha üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra bugün Mey/Diageo Türkiye’nin yurtiçi ve yurtdışı satış operasyonlarından sorumlu olarak profesyonel hayatıma devam ediyorum.
Sizce sizi diğer herkesten farklılaştıran özellikleriniz neler?
Bunu aslında birlikte yaşadığım ve çalıştığım kişilere sormak daha doğru olur, ama genelde onlardan aldığım ve duyduklarıma göre beni tarif ederken hakkaniyetli, çalışkan, hayata pozitif bakan, pes etmeyen, disiplinli, merhametli, saygılı, nazik ve ilham veren birisi olarak tanımlarlar.
Günlük yaşamınızda rutinleriniz var mıdır, varsa paylaşır mısınız?
Özel bir rutinim yok ama erken kalkmayı çok severim, çok hızlı uyanırım ve güne hazır olurum. Programımı önceden yapmayı severim genelde ne zaman ne yapacağımı bilerek güne ve haftaya başlarım.
Bilinmeyen bir yönünüz var mı?
Bilinmeyen yönüm müdür bilemiyorum ama eski bir basketbol oyuncusuydum, şimdilerde daha çok tenis oynuyorum, lisanslı veteranım, motor tutkunuyum, iki yıldız dalgıç sertifikam var ama uzun zamandır dalış yapamıyorum. Havacılığa merakım var. Her türlü yazı, film, belgeselini seyrederim. Drone pilotuyum, babadan Beşiktaş’lıyım; hayatımda çok büyük bir yeri var. Playstation’da oyun oynamayı severim. Korunmaya Muhtaç Çocuklar vakfının mütevellisiyim, Bolluca’daki yerleşkenin içinde bulunan Kültür Merkezi’nin yapımında projenin her aşamasında yer alıp gerekli fonun yaratılması için çalıştım, tuğlasında, zemininde, duvarında bile emeğim var.
Satış dünyasında olmak sizin için bilinçli bir tercih miydi?
Hiç değildi, tamamen tesadüf. Koç Üniversitesi’nden mezun olunca mecburmuşum gibi finans pozisyonlarına başvuruyordum. O zamanlarda da -malum Türkiye’de kriz bitmez- iki üniversite diplomalı çok iyi derecede İngilizce bilen, sosyal ve boyu posu yerinde olan ben bir türlü iş bulamadım. En son gittiğim şirketin Finans Direktörü “Seni bizim Satış Direktörü ile görüştürelim sana çok daha uygun” demesiyle hayatımın önemli dönüm noktasına giriş yapmış oldum. İyi ki de bana bu yolu açmış, kendisine hala müteşekkirim.
Ekibinize alacağınız kişilerde nelere dikkat edersiniz?
Takımımıza hangi seviyeden olursa olsun birisini dahil etmeden önce birçok farklı açıdan bakmaya çalışıyorum. İşle alakalı teknik becerileri başka mülakatlarda zaten kontrol ediliyor. Ben mülakatlarımda ilgili pozisyonun yetkinlik ihtiyaçlarını ayrı ayrı çıkartır bunlara göre adaylarla görüşürüm. Bu yetkinliklerin beklenen seviyelerde olması da yetmez. Birlikte çalışabilmek için adayın yüksek özgüvenli ama aynı zamanda tevazu sahibi, paylaşmayı bilen, çevresel etkisinin farkında olan ve görgü kurallarına önem veren kişiler olmalarına dikkat ediyorum. Bir defasında ekibin içinden bir arkadaşımın terfisi için benden onay istemişlerdi. Mülakat yapmak yerine yemeğe götürdüm, zaten saha yapmıştım kendisiyle ve bazı şüphelerim vardı. Yemekteyken masamıza bakan garson beye “şişşt oğlum bize iki çorba” dedikten sonra kendisini terfi etmek bir yana çalışmak istemediğimi söyledim ve teşekkür ettim. Garson Bey bu arkadaştan yaşça büyüktü ve ismi yaka kartında yazıyordu. Mevkisi, maddi gücü ne olursa olsun büyüklerine, kadınlara ve çocuklara saygı ile davranmayı bilmeyen kimse etkili bir lider olamaz.
İnsana, hayvana, çevreye saygı ile başlıyor aslında iyi insan olmak, iyi bir çalışan olmak.
Ekibinizi motive etmek için hangi araçlardan yararlanırsınız?
Bunun bir formülü yok bende. Ben liderlerin otantik olmaları tarafındayım. Ekiplerimden beklediğim her türlü davranışı öncelikle ben yapmak için özen gösteririm. Şirketimizin itibarını arttırmak, çok çalışmak, fedakârlık yapmak, işini kendi işin gibi sahiplenmek, beklentinin üzerinde performans gösterebilmek için vazgeçmemek. Bunları her zaman ulaşabileceğiniz, korkmadan sözünüzü sakınmadan konuşabileceğiniz birisiyle yaptıklarını bilmeleri ekiplerimi motive ediyor diye düşünüyorum. Etki alanımda olan bütün arkadaşlarıma daha mutlu ve yüksek performans gösterebilmeleri için bıkmadan geri bildirim veririm, onların yerine kendimi sürekli koyarak empati ile yaklaşırım, ortak akıl kullanmayı çok severim.
Kuşak farklılıklarını nasıl yönetiyorsunuz?
Bunun bir zenginlik olduğunu kabul ederek. Değişim, farklılaşma, çeşitlilik o kadar güzel şeyler ki. Hayat hep enerjik, hep mücadele. Rutin kötü bir şey, insanı geliştirmiyor. İyi ki bu farklılıklar oluyor. Hiç bilmediğim düşünmediğim fikirler bu çeşitlilik sayesinde en zor problemleri çözmeme fayda sağlıyor. O yüzden herkesi dinlemek, hikayelerini anlamaya çalışmak işin ilk noktası. Hepsinin üstünde hangi kuşak olursa olsun saygılı olmak var. Fırsat yaratmak, pozitif düşünce ile, empatiyle yaklaşmak var. Bir de ben insanların güvenilmekten çok mutlu ve yüksek özgüvenli hissettiklerine inanırım. Aksini ispat edene kadar da kişilere bu güzelliği yaşatmanın da etkili olduğunu düşünüyorum.
Sizce satışta kadın-erkek dengesinin sağlanması neleri değiştirebilir? Bu konuda paylaşabileceğiniz araştırmalar var mı? Varsa biraz bahseder misiniz?
Özellikle ülkemiz için en başta gelen fırsatlardan bir tanesi işgücüne kadınlarımızın katılması. Ekonomik özgürlükleri olmadığı için okuyamayan, çalışamayan kızlarımız ve kadınlarımız için yapılması gereken çok fazla ödev var. Bir kız çocuğu babası olarak da bu konuyu çok önemsiyorum açıkçası. Kadınlar erkekler kadar iş hayatında fırsat bulduklarında girdikleri ortamlara çok önemli katkılar sağlıyor, bir defa genetik olarak biz erkeklerden çok daha donanımlılar. Aynı zamanda bu konuyu erkekler aleyhine de kullanmamak da gerekli, aslında temeli kadın-erkek, etnik kimlik veya herhangi bir görüşün kutuplaşmasına değil tüm farklılıklara nötr olmakla başlıyor, önyargısız ve eşit mesafelerde olmayı kabullenerek başlamak. Toplumumuzda ne yazık ki uzun zamandır var olan bu ayrıştırıcı davranışları aşmak için fikir birliğine, koşulsuz harekete geçmeye ve etki alanı yüksek olan kişilerin kesin tavrı gerekiyor. Şirket olarak bu konuda çok önemli adımlar da attık. Annelerimize ve babalarımıza kanuni sürelerin çok üstünde ücretli izin vermek, işe alım ve terfilerde cinsiyete değil liyakata öncelik vermek gibi.
Gençlere satış mesleğini tavsiye eder misiniz, neden?
Tartışmasız. Hayat aslında hep alma verme üzerine. Düşünsenize hayatınızı aslında ne kadar kolay hale getirebileceğinizi. Bu meslek sayesinde hayal etmediğiniz kadar çok insanla tanışabilir, birçok şehre, ülkeye, kıtaya gidebilirsiniz. Bir defa kesinlikle hayatınız rutin olamaz, her gün yeni bir mücadele, yeni bir serüven. Hem çok öğretici hem çok eğlenceli ama bir o kadar da stresli. Herkes satış yapabilir, kişilik özelliklerinize uyup uymadığına bakıp karar vermeniz gerekebilir.
Öğrencilere kariyer yolculuklarında neler tavsiye edersiniz?
Kendime ait prensiplerim işe yarayacaksa onlara şunu tavsiye ederdim. Her ne iş olursa yaptıkları işin en iyisini yapmak için akıllı ve çok çalışsınlar. Sevdiğiniz işi hemen bulamayabilirsiniz, kişiliğinize en uygun işi bulmanız da zaman alabilir ama ısrar etmekten vazgeçmesinler. Kendilerini hep yeni kalabilmek için geliştirsinler; iyi bir etki alanı oluşturmak için, kişisel itibarlarını yükseltmek için çaba sarf etsinler. Kariyer dediğiniz aslında üç temel tercihten ibaret: Maddi kazanç, huzur ve risk. Çok fazla maddi kazanç hem huzurunuzu hem de içinde bulunduğunuz konumu riske atabilir. Çok fazla huzur da maddi olarak sizi tatmin etmeyebilir. Hayat bir denge, bunu bulabilmek işin zor ama sihirli yanı bence. Herkes kendine bu üçlü pastadan ne kadarını hangi dilime ayıracağına karar vermesi gerekir.
Pandemi öncesi ve sonrasını ele alırsak bu sürecin sonunda hayatınızda, bakış açınızda neler değişti?
Benim hayata bakış açımda önemli bir değişiklik olmadı. Ben ve ekibim çoğunlukla hep sahada müşterilerimizin yanında olmayı tercih ettik; bu arada ben de bir rut sonrası Covid geçirdim maalesef. En çok ailemin ve çalışma arkadaşlarımın zarar görmelerinden normal zamana göre biraz daha endişe ettim. Her türlü şarta kolay uyum sağlayan krizleri çok iyi göğüsleyebilen bir toplumuz, bu da bizim genetik kodumuz da var, oturduğumuz şerefiyesi yüksek coğrafyada krizler de fırsatlar da hep yoğun olarak karşımıza çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.
Sevdiğiniz bir kitaptan beğendiğiniz bir paragrafı bizimle paylaşabilir misiniz?
Kitap değil ama benimle çok küçükken bir büyüğümün paylaştığı Mevlana’nın 7 öğüdünü sıklıkla okurum ve uygulamak için çaba sarf ederim.
Cömerlikte ve yardım etmekte akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçakgönüllükte toprak gibi ol
Hoşgörüde deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol
Sık kullandığınız bir atasözü var mı? Yoksa size göre herhangi bir durumu en iyi anlatan atasözü hangisi?
“Zayıf insanlar intikam alır, güçlü insanlar affeder, akıllı insanlar umursamazlar”
“Öldüğünüzde ölü olduğunuzu bilmezsiniz, bu başkaları için zordur. Aynı şey aptallar için de geçerlidir”
SALES NETWORK Topluluğu için neler söyleyebilirsiniz? Bugünü nasıl görüyorsunuz, gelecek için neler öneriyorsunuz?
En son satış zirvesinden etkilendiğimi söylemeliyim. Organizasyona katkıda bulunan değerli meslektaşlarımızı heyecan ve dikkatle takip ettim. Ülkemizde çok donanımlı liderler var, etki alanlarını genişletebilmek ve güzel ülkemize değer yaratabilmek için böyle bir topluluğun olması ciddi bir katalizör olacağını düşünüyorum. Devletin, siyasi partilerin çözemeyeceği ve toplumu ilgilendiren birçok sorunu bu topluluk sayesinde çözebilir, fikir önderliği yaparak şirketlerimizin içinde bulundukları ekosistemlere daha fazla katkı sağlamalarına sebep olabiliriz.