Sizi tanıyabilir miyiz, yaşamınızdaki kilometre taşlarından bahseder misiniz?
Hayatımdaki kilometre taşlarından birini iş hayatına başladığım gün, ikincisini ise baba olduğum gün olarak söyleyebilirim. İş hayatına atıldığım günden bugüne öğrendiklerim, kazandıklarım ve öğrettiklerimle her güne aynı çalışma arzusu ile başlıyorum. Bunu biraz da ilk günkü kadar amatör, ancak her geçen gün bir öncekinden daha profesyonel bir ruh olarak tanımlayabiliriz. Baba olmaksa bana, kızımın ilk adımlarından bugüne bir yaşam yolculuğuna tanıklık etmek, onun ihtiyaçlarını anlamak, birey olduğunu kabullenmek ve bu süreçte gerektiğinde yanında, gerektiğinde arkasında durabilmek; birçok şeyi onunla birlikte öğrenmek gibi eşsiz bir deneyim sundu. Bu benim için çok değerli.
Günlük yaşamınızda rutinleriniz var mıdır, varsa paylaşır mısınız?
Spor yapmak benim için yemek yemek ya da uyumak gibi zaruri bir yaşam ihtiyacı. İş tempom ne kadar yoğun olursa olsun, her gün spor yapıyorum. Sporun verdiği enerji benim için uyku ya da yemek yemekle eş değer.
Bilinmeyen bir yönünüz var mı?
Kızıma ithafen yazdığım bir çocuk kitabım var: Konuşan Ayakkabılar. Kitabı, maceranın devamı gelecek şekilde açık uçlu bir sonla bitirdim. Hedefim, bunu bir üçleme haline getirmek. Ayrıca uzun süre şan dersi aldım ve şimdilik sadece yakın çevremle paylaştığım bir hatıra albümü kaydettim.
Ekibinize alacağınız kişilerde nelere dikkat edersiniz?
Paylaşmayı ve yardımlaşmayı bilmeli, eleştiri alıp verebilmeli. Bu üçü varsa, öğrenim durumuna ve tecrübesine bakabiliriz. Bu sebeple, adaylarla iş görüşmesi yaparken dikkat ettiğim en önemli şey şeffaflıktır. Karşımdaki aday yetkinlikleri, deneyimi ve hedefleri konusunda ne kadar net ve şeffaf olursa, benim için güven ilişkisini tesis etmek o kadar kolay olur. Güven, bir ekip ortamında en önem verdiğim unsurdur. Adayın mezun olduğu okul ya da birlikte çalıştığımızda şirketimize kattığı finansal kazanımlar, benim için güveni inşa eden şeyler değildir. Ben, ekip arkadaşlarımın güvenilir olmasına değer ve önem veren bir liderim.
Öğrencilere kariyer yolculuklarında neler tavsiye edersiniz?
Kendimi sonsuz bir öğrenci ve şefkatli bir öğretmen olarak tanımlarım. Öğrenmenin sonu olmadığı gibi, en iyi öğrendiğimiz konular hep öğretebildiklerimizdir. Basitçe anlatabilecek kadar öğrenebilmek önemlidir. Öğrenmeyi ve öğretmeyi bir hobi haline getirmelerini, bakış açılarını genişletecek her fırsatı değerlendirmelerini ve bilgeliğin peşinde koşmalarını tavsiye ederim.
Sevdiğiniz bir kitaptan beğendiğiniz bir paragrafı bizimle paylaşabilir misiniz?
Bir dönem her gün okuduğum, çocuk yaşta karşılaştığım için kendimi çok şanslı saydığım bu alıntıyı paylaşmak isterim:
“Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut.
Ama kimseye teslim olma.
İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle, ne kadar küçük olursa olsun, ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.
İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl arasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsan, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları: sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen, erdemli ol.
Eninde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.”
— Xsentos, M.Ö. 9. yy