24.02.2022

Cenk Koçdor: ''Daha iyi bir dünya'' amacına destek olmak bana ayrı bir huzur veriyor

İlham Verenler sohbetlerine devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz Brisa Satış Genel Müdür Yardımcısı Cenk Koçdor.

İsterseniz önce bir teşekkür ile başlayalım. Hayatınızda birine teşekkür edecek olsanız bu kim olurdu ve neden?

Şüphesiz eşim Sevgi Eladağ Koçdor olurdu. Sebebi biraz derin ama özetlemeye çalışayım. Kişisel gelişimimde bana ışık tuttuğu, sabit fikirli ve öğrenilmiş çaresizlikler ile yetişmiş bir Cenk’ten, daha geniş ve esnek düşünebilen, sabırlı ve hoşgörülü olmaya çaba gösteren ve bir nebze de olsa bunu başarabilen bir Cenk’e dönüşümümde bana deniz feneri olduğu için eşime sonsuz teşekkür etmek istiyorum. 

Sizi tanıyabilir miyiz, yaşamınızdaki kilometre taşlarından bahseder misiniz?

Ben Cenk Koçdor. 1978 Niğde doğumluyum. Babam veteriner hekim annem eczacıdır. Bunu neden söyledim derseniz benim için önemli bir kilometre taşı oluşturduğu için diyebilirim. Küçücük çocukken babam köylere büyük ve küçükbaş hayvanları tedavi etmeye giderken bazen beni de yanında götürürdü. Tedaviler bazen çok uzun ve sancılı sürebiliyordu. Örneğin bir buzağı doğumu özellikle riskli bir doğum ise ciddi zaman ve emek istiyordu. O yaşımda babam benden yardım istiyor genellikle ilaç ya da çanta getir götür işlerine bakıyordum. Oradaki babamın mücadelesini hiç unutmuyorum. Bir keresinde ölü doğmuş bir buzağıya yaşasın diye 10 dakika gözümün önünde suni teneffüs yapmıştı ve buzağı canlanmıştı. İnanılmaz bir şekilde bunu ne zaman anlatsam o sahne gözümün önüne geliyor. Benim yaşamımda bunun çok önemli bir kilometre taşı olduğuna inanıyorum. Mücadele ve pes etmemek benim yaşamımda destur edindiğim bir davranış şekli ve kökeninin o günler olduğuna inanıyorum. Tabii annemin eczanesinde de çalışmak benim için zorunluydu. Her gün okul çıkışında, hafta sonları, yaz tatillerinde dükkânda çalışıyordum ve orada da zaman güzel geçiyordu. O zamanlar çok fiyat artışı oluyordu. Etiket güncellemeleri, ilaç kupürlerinin kesimi, diğer eczane ve hastanelere evrak, ilaç teslimi gibi işlerden sorumluydum. Bu süreç de benim kişiliğimin oluşmasında çok önemli bir rol oynadı diyebilirim. İlk ve orta öğretimimi Niğde’de bitirdikten sonra lisede yatılı olarak Mersin Fen Lisesine gittim. Hayatımdaki önemli kilometre taşlarından biri de budur. O zamanlar Mersin Fen Lisesi yeni açılmış bir okuldu ve imkanlar çok kısıtlıydı. O kısıtlı imkanlarda birçok şeyi kendimiz yapmak zorundaydık. Örneğin her hafta banyo gününde kazan yakma, okula gelen erzak ve yakacakların depolara taşınması ve istiflemesi, bahçede çapa-taş temizleme gibi işler de asıl olan okuma sorumluluğumuzun yanında önemli bir yer tutuyordu. Benim için Fen Lisesi çok önemli bir kilometre taşıdır. Lise çağında evden uzakta kendi başına bir yerde yatılı okumak, kendini gerçekleştirmek ve ispatlamak için kendinden başka hiçbir kimsenin yanı başında olmadığını tecrübe ederek büyümek ve gelişmek bence çok ciddi meziyetler katıyor insana. Lise sonrasında üniversite sınavlarında çok isteyerek yazdığım ve ilk tercihim olan ODTÜ Endüstri Mühendisliğine girdim ve hazırlık dahil 5 sene sonunda mezun oldum. ODTÜ de üniversiteyi okumak bana göre başlı başına bir kilometre taşı. ODTÜ bana göre öğrenmeyi, araştırmayı, sorgulamayı aynı zamanda da hem yaşamdan keyif almayı hem de yaşama değer katmaya çabalamayı öğrencisine aşılayan bir okul. Bu bakımdan da çok önemli bir kilometre taşıdır benim için. ODTÜ’den mezuniyetim, olmaz olmaz memleketimizde nadir olan ekonomik krizlerinden birine denk geldi. 2001 ekonomik krizinde mezun oldum ve yaklaşık 2 sene iş bulamadım. Bu dönemde tabi ki yüksek lisans, askerliğin aradan çıkartılması gibi işlerle uğraşarak boş durmadım ama çok ciddi bir çalışma, üretken olma isteğim 2 sene ötelenmişti. Ekonomik olarak da ihtiyacım vardı. Bu 2 senelik dönem de benim hayatımda çok öğretici bir kilometre taşı olmuştur. ODTÜ’lü olmanız, iyi bir bölümden mezun olmanızın hayatta başarı için yeterli olmadığını, her an koşmanız ve mücadele etmeniz gerektiğini öğreniyorsunuz. 2 sene arayış ve ekonominin de yavaş yavaş toparlanmasıyla 2003 ‘de Brisa’ya girdim ve halen ilk işim olan Brisa’da çalışıyorum. “İlk işim” demek nedense bana mutluluk ve gurur veriyor o nedenle her fırsatta da söylüyorum. Yaklaşık 20 yıldır çalışma hayatımda, hayatımdaki en önemli kilometre taşlarını Brisa sayesinde döşemişimdir. Brisa sayesinde çok kişi tanıdım, çok işler yaptım. Eğitim ve gelişimimde de Brisa’nın çok büyük katkıları vardır. Yine benim için önemli bir kilometre taşı olduğunu düşündüğüm Executive MBA programını Brisa’nın destekleriyle tamamladım. Üretimin her alanında çalıştım. Birçok proje yaptım. Üretimde çalıştığım son 5 senede Aksaray Fabrikası’nın kurulmasına liderlik etme şansı buldum ve bu bile inanılmaz bir kilometre taşıdır benim için. Yaklaşık son 2 senedir de satış fonksiyonunda çalışıyorum. Bu 2 senede bile yeni bir kilometre taşı oluşuyor hayatımda. Uzatmayım, gerçekten de 20 sene geçmesine rağmen her gün yapacak yeni işler, başarılacak yeni hedefler ile güne uyanıyor olmak Brisa’nın başarabildiği, çalışanlarında bu enerji ve heyecanı yaratabilme becerisinden geliyor.

Sizce sizi diğer herkesten farklılaştıran özellikleriniz neler?

Diğer herkesten farklı olduğumu düşünmüyorum aslında. Herkes kadar iyi, herkes kadar kötüyüm. İnsanın sahip olduğu tüm özellikler, içinde bulunduğu çevre, hayat yolculuğundaki başına gelenler ve yaşadıklarıyla, tecrübe ettikleriyle şekilleniyor. Kuşkusuz ki her insan da yolculuğunda iyi ya da kötü birçok şeyi görüyor, yaşıyor. O nedenle ben de herkes kadar iyi ve herkes kadar kötüyüm. “Diğer herkesten farklılaştığınızı düşündüğünüz özellik sizce nedir?” diye sorarsanız zannedersem mücadele ruhu ve her koşulda mücadele çabası diyebilirim. 

Günlük yaşamınızda rutinleriniz var mıdır, varsa paylaşır mısınız?

Sabah erken kalkmak, günlük gazetelere ve haber sitelerine göz atmak, finansal piyasaları takip etmek, akşam eve geldiğimde çocuklar ile oynamak ve yatmadan önce minimum yarım saat kitap ya da makale okumak iş temposunun haricinde günlük uyguladığım rutinlerdir. Hafta sonları da düzenli olarak yürüyüş yapıyorum. Bu aralar da günlük rutin olarak eşimle yoga yapmayı planlıyoruz.

Bilinmeyen bir yönünüz var mı? 

Aslında çocuklardan önce bayağı aktif olarak spor ve hobilerimle uğraşıyordum. Amatör kümede basketbol ve voleybol oyunculuğum vardı. Tek yıldız dalış belgem var. Türkiye’de birçok noktada dalışlar yaptım. Yaklaşık 3 sene Latin dansları ile ilgilendim. Uzun zamandır elime alamıyorum ama UD ve Bağlama çalıyorum. Bir ara ahşap gemi maketi yapma konusuna ciddi eğilmiştim ve 4 tane eski korsan gemisi maketi yapmıştım. Bu konularda biraz maymun iştahlıydım diyebilirim. Yani her alana heves edip biraz uğraşıp sonra başka alana geçiyordum. İlk cümlede dediğim gibi çocuklar sonrasında bunlara fazla zaman ayıramıyorum.

Satış dünyasında olmak sizin için bilinçli bir tercih miydi? 

Kesinlikle değildi. Benim hikayemde göreceğiniz üzere senelerce üretim ve operasyonda çalışmış bir kişiyim. Böyle olunca da doğal olarak kariyer beklentilerim ve düşünce şeklimi bu background şekillendiriyordu. Satış ve ticari taraf hiç aklımda yoktu açıkçası. Ta ki Aksaray Fabrikasının kurulum ve ramp-up aşaması tamamlandıktan sonra, Temmuz 2020’de o zamanki genel müdürümüzün bana satışa geçmemi teklifi ile kendimi satışta buldum. 1,5 seneyi aşkın da satış dünyasındayım. Kendimi yeniden işe başlamış gibi hissediyorum açıkçası. Yeni kişiler tanımayı, yeni süreçler ve kavramlar öğrenmeyi, yeni problemler ile uğraşmayı çok besleyici buluyorum. Bu anlamda da satış dünyasına girmek benim için birçok şey öğrendiğim çok önemli bir fırsat oldu açıkçası.  

Ekibinize alacağınız kişilerde nelere dikkat edersiniz? 

10 seneyi aşkın yöneticilik kariyerimde birçok ekip kurdum. Birçok yeni kişiyi ekibime aldım. Ekibime aldığım ve alacağım kişilerde benim dikkat ettiğim en önemli şey kişinin değerleri oluyor. Hayattaki değer yargıları verilen kararların temelini oluşturuyor. Bu nedenle de değerleri anlamaya çalışmak ve şirket değerlerimiz ile çelişen bir değer yargısının olmadığını netleştirmek benim genelde uygulamaya çalıştığım bir metot. Çok spesifik bir iş ya da bir proje için ya da uzmanlık gerektiren acil bir ihtiyaç için bir kişi aramıyorsam tecrübe benim için hiç önemli değil. İş tanımı aynı olsa da gereksinimler ve beklentiler şirketten şirkete, müşteriden müşteriye değişiyor. O nedenle tecrübe genellikle işte çalışarak elde ediliyor ve bu bakımdan da tecrübe kritik değil benim için. Diğer dikkat etmeye gayret gösterdiğim bir konu da ekibime alacağım kişilerin sorgulayıcı olmaları. Konu her ne olursa olsun varsayım ve genel yorumlar değil, mevcut gerçeklere ve veriye göre karar verme alışkanlığı da benim için önemli özelliklerden biridir.

Ekibinizi motive etmek için hangi araçlardan yararlanırsınız?

En büyük motivasyon unsurunun insanın kendini geliştirmesi ve sonrasında da kendini gerçekleştirmesi, amaç ve hayallerinin peşinde koşması olduğunu düşünüyorum. Gerek işte gerekse kişisel gelişimde olsun yeni bilgi ve metotlar öğrenmek, yeni yollar ve tecrübeler deneyimlemek, buna bağlı olarak da hayat görüşünü, esnekliğini, gönlünü genişletmek insanı gerçekten ateşliyor. Bu kendim için de geçerli. Bu bakımdan elimden geldiğince ekibimde böyle bir ortam oluşturmaya ve ekip arkadaşlarıma bu fırsatları yaratmaya çaba gösteriyorum. Zamanında ve etkin geri bildirim vermek, katılımcı olmaları için onları yüreklendirmek, sorumluluk alanlarını genişletmek, farklı deneyimleri kazanacakları projelere katılmalarını desteklemek ve bunları yaparken de onlarla beraber olmak, dertlerini dert edinmek ve sonuna kadar onlara yardımcı olmak sık uyguladığım unsurlardır. Ben bunu “hizmetkar lider” olarak özetliyorum. Kısacası ekip arkadaşlarıma hizmet etmeye çabalıyorum.  Ortak hedef, ortak prensipler ve ortak gelecek hayali yaratmak üzerine ekibimle beraber çalışmak benim için çok önemlidir. Bunu yaparken kendime destur edindiğim, samimi şekilde yapmaya çaba gösterdiğim 4 eylem var. Bunlar;

1) Yardım et, hayatlarına anlamlı katkıda bulun,

2) yaşadıkları problemleri görünür kıl,

3) Yeni Yaklaşımlar getir,

4) Keyifle çalış, hayattan keyif al.

Bu eylemleri bulunduğum her koşulda yapmaya gayret ediyorum. 

Kuşak farklılıklarını nasıl yönetiyorsunuz? 

Doğruyu söylemek gerekirse kuşak farkı kavramına çok inanmıyorum. Şimdi size ünlü bir kişinin sözünden bahsedeceğim. Şunları söylemiş;

"Günümüzün çocukları lüksü seviyor. Kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı. Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar. Onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar”

Sizce bu sözü kim söylemiş olabilir? Ne yalan söyleyeyim ben ergenlikteyken bizim için benzer söyleri büyüklerimizden çok duymuştum. O nedenle bu sözü duyduğumda yakın tarihten birileri söylemiştir diye düşünmüştüm. Bu sözü bundan tam 2500 yıl önce filozof Sokrates söylemiş. Gerçekten çok ilginç. Yani kuşak farklılığı dediğimiz şey aslında kafamızda oluşturduğumuz bir kavram bana göre. Kendi yaşam şeklimiz, tutum ve tercihlerimiz dışında yaşayan kişileri, hele de bu kişiler farklı yaş gurubundan ise farklı kuşak olarak tanımlıyoruz. Kendimizden farklı tutum ve tercihleri olan bu kişiler farklı yaş gurubundan değilse de bunları farklı sınıf olarak tanımlıyoruz. 2 tanımlama da farklılaştırma ve ötekileştirme içeriyor özünde. Bunun en güzel ispatı işte Sokrates’in 2500 yıl öncesinde söylediği söz. Farklı ve öteki gördüğünüzde de ne yönetebilir ne o farklılığın zenginliğinden faydalanabilirsiniz. Bu konu için ben böyle bir farkın olmadığına, her kesten her fırsattan ne öğrenebilirim bakış açısıyla iletişim kurmanın ve buna göre eylemde bulunmanın temel olduğuna inanıyorum.

Sizce satışta kadın-erkek dengesinin sağlanması neleri değiştirebilir? Bu konuda paylaşabileceğiniz araştırmalar var mı? Varsa biraz bahseder misiniz?

Her şeyi değiştirebilir. Sadece satışta değil, her alanda kadın-erkek dengesinin sağlanması kesinlikle dünyayı ve dünyanın geleceğini değiştirir inancındayım. Ben Aksaray fabrikası kurulumu sırasında özellikle üretim dahil her alanda kadın istihdamının arttırılması konusunda çabalamış ve bir nebze de olsa başarmıştım. Lastik üretiminde dahi kadın operatörlerimiz var ve çok da başarılılar. Hatalı üretim oranları oldukça düşük ve verimlilikte de erkekler ile yarışıyorlar. Satış tarafında da Brisa olarak hem servis hem mağaza içinde kadınlara fırsatlar tanıyan, güçlendiren programlar yapıyoruz, Kadın Müşteri Deneyimi Uzmanı ve Kadın Servis Teknisyeni yetiştiriyoruz. Şunu söyleyebilirim ki her alanda kadınlar başarılı oluyor. O nedenle de bu konuyu çok önemsiyorum. 2016 yılında Toplumsal Kalkınma derneğinin bir raporu elime geçmişti ve beni bu konuda harekete geçmeye itmişti. Rapora göre görüşme yapılan işveren firmalarda, erkekler %86,7 oranında tüm pozisyonlarda tercih edilmişti. Sebep olarak da yetkinliklerinin yüksek olduğu belirtiliyordu. Rapor aynı zamanda kadınların, fiziksel güç, seyahat zorunluluğu, mavi yaka ile iletişim gerektiren işlerde tercih edilmediğini; detay işler gerektiren sekretarya, muhasebe, insan kaynakları gibi işlerde daha fazla tercih edildiğini söylüyordu. Ne kadar saçma. Mesleğin, yeteneğin cinsiyeti olur mu? Önemli bir konu da eşit koşullarda çalışma şansının olmaması. Bu konuda PWC’nin bir araştırması geçti elime geçenlerde. Çok çarpıcı sonuçlar var. Ülkemiz için durum daha vahim. Türkiye’de yapılan Çalışma Hayatı Cinsiyet Eşitliği araştırmasına katılan kadın ve erkeklerin %54’ü kendi kurumlarında ücret eşitliği olmadığını söylüyor. İş başvurusunda ya da iş görüşmesi sürecinde ayrımcılığa uğradığını düşünen kadınların oranı, erkeklerin oranından 2 katından fazla. Rapordan daha ilginç bir bilgi; erkekler çalışma hayatında kadın oranının daha az olmasını kadınların gönüllü olarak iş piyasasından çekilmesi nedeniyle olduğunu düşünürken, kadınlar ise bu durumun en çok aile ve çocuk bakımına yönelik destekleyici hizmetlerin yeterince sağlanmaması ile açıklıyor. Özetle çalışma hayatında cinsiyet eşitliği konusunda yapılacak çok şey var. Bence bu eşitliğin sağlanması, dünyamızın daha iyi bir yer olması için bir zorunluluktur.

Gençlere satış mesleğini tavsiye eder misiniz, neden? 

Ben aslında her konuda çalışmayı, üretken olmayı şiddetle tavsiye ederim. 1 gün bile boş durmamak lazım. Yapılabiliyorsa okuyorken bile çalışmak çok fayda katar insana. İnsan sürekli kendine ve hayata değer katma kaygısı içerisinde olmalı bence ve tek kaygısı da bu olmalı.  Satış konusuna gelince ben de 1,5 senedir satışı tecrübe ediyorum ve gerçekten çok sevdim. Satış işi çok dinamik. Çünkü merkezde müşteri var ve her müşterinin istekleri, beklentileri, yaklaşımı farklı. Bu beklentileri eksiksiz karşılama çabası birçok açıdan insanı geliştiriyor. 

Öğrencilere kariyer yolculuklarında neler tavsiye edersiniz? 

Çok öğrensinler, çok okusunlar, çok çalışsınlar. Ulaştıkları bilgileri doğrulasınlar ve derinleştirsinler. Yeni deneyimler için cesaretleri olsun ki aslında bizlerden çok daha cesurlar bence. Yapabiliyorlarsa çalışacakları kurumlarda alanları dışındaki proje ve görevlerde de aktif rol alsınlar. Varsayımlardan ve genellemelerden kaçınsınlar. Kafalarına, gönüllerine yatmayan iş ve süreçleri öğretildiği ya da verildiği gibi kabul etmeyip sorgulasınlar ve geliştirilmesinde katkıda bulunmaya gayret göstersinler. Cesaret göstermek, çevik olmak, yeniyi ve daha iyi aramak sürekli gösterdikleri davranış şekilleri olsun. En önemlisi de yaşam amaçlarını erken yaşta bulmaya gayret etsinler ve hatta bunu yazıya döksünler. Yaptığınız her işi yaşam amacınızla anlamlandırabiliyorsanız akışta oluyorsunuz ve akışta olduğunuzda değer katıyorsunuz. Benim için bu amacı keşfetmek biraz geç oldu. O nedenle ne kadar erken, o kadar iyi…

Pandemi öncesi ve sonrasını ele alırsak bu sürecin sonunda hayatınızda, bakış açınızda neler değişti? 

Aslında çok bir şey değişmedi. Değer odaklı bir yaşam ve çalışma tarzını kendime destur edindiğim için Pandemi öncesinde neyse sonrasında da o oldu benim için. Örneğin, her zaman karar ya da davranışlarımla etki ettiğim insanların sağlığı benim için her şeyden, kazandığım paradan önce gelir ve hala da öyle. Temel değerlerim ve bakış açım değişmedi kısaca. Tüm kararların kökünde bu değerler olduğu için de çok bir şey değişmedi diyebilirim. Ne değişti derseniz tabi ki pandemi ortamına uyum sağladık ve sağlamak da zorundaydık. Sorumlu olduğumuz tüm paydaşlarımızın pandemide sağlıklı kalması için çalışma ortamı ve süreçlerimizde birçok şey değişti tabii ki. Tek tek saymamayım ama gerek fabrikalarımızda gerek ofislerimizde gerekse bayilerimizde birçok uygulamayı çok hızlı devreye aldık. Örneğin COVİD güvenli üretim yeri belgesini ilk alan fabrika olduk.  

Sevdiğiniz bir kitaptan beğendiğiniz bir paragrafı bizimle paylaşabilir misiniz? 

Çok var. Hatta okuduklarımdan, yaşadıklarımdan derlediğim öğretilerimi hem ofisimdeki tahtama hem de defterime yazarım genellikle ve arkadaşlarımla üzerinden konuşuruz. Geçen hafta okuduğum bir makaleden bir sözü çok beğendim ve yine tahtama yazdım. İzninizle onu paylaşmak isterim. Şöyle diyor;

“Başarı karmaşık teoriler konusunda uzmanlaşmanın bir ürünü değildir. Başarı sağduyu ile ileri düzeyde bir disiplini ve sabrı birleştirebilmenin bir ürünüdür” 

Çok güzel değil mi? En azından bana çok güzel geldi. Ne yapıyorsanız sabırla, ilmek ilmek ve sağduyu ile yapabildiğinizde başarılı oluyorsunuz. Belki de benim düşünce tarzıma çok uyduğu için bana çok güzel gelmiştir, bilmiyorum…

Sık kullandığınız bir atasözü var mı? Yoksa size göre herhangi bir durumu en iyi anlatan atasözü hangisi? 

Birçok durumda kullandığım birçok atasözü var aslında. Bunu biraz üretim kültüründen kaptım zannediyorum. Mühendislik zamanlarında çok sevdiğim bir direktörümüz vardı ve çok orijinal atasözleri vardı. Bu vesile ile onu da burada rahmetle anmak istiyorum. Rahmetli, yaşanılan bir durumda öyle güzel ve orijinal bir atasözü söylerdi ki saatlerce konuşun o atasözü kadar net ve sade anlatamazdınız. Ondan öğrendiğim bir atasözünü bu aralar çok kullanıyorum. Hatta geçenlerde yaptığımız townhall toplantısında genç satışçı arkadaşlardan biri sordu. “Bunca yıllık üretim tecrübesinden sonra satışı nasıl buldunuz?” diye. Yıllarca üretimde çalışırken satışın çalışması kolay ve zahmetsiz bir alan olduğunu düşünmüştüm. 1,5 senedir satışın içindeyim ve durumumu anlatan şu atasözünü söyledim toplantıda; “Eşek üzerinden tabanca atmak kolaymış” Gerçekten de öyle. Dışarıdan her iş farklı görünüyor ama işin içine girdiğinizde her işin zorlukları var. Özellikle satışta tahmin etmediğim ne kadar problem varmış.

SALES NETWORK Topluluğu için neler söyleyebilirsiniz? Bugünü nasıl görüyorsunuz, gelecek için neler öneriyorsunuz? 

Sales Netwok ile Aralık 2021’de tanıştım. WiSN roundtable toplantısına gözlemci olarak katılma şansı bulmuştum. “Daha iyi bir dünya” için çok güzel konular üzerinde çalışan, çok güzel projeleri olan bir gurup olarak gözlemledim. Şirketler özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili çok güzel uygulamalarını ve deneyimlerini paylaşmıştı.  Açıkçası çok etkilendim. Sonrasında da bu topluluğa muhakkak şirket olarak katılmamız gerektiğini düşündüm. Böylece hem güzel uygulamaları şirketimize kazandırmayı hem de toplumumuzun ve ülkemizin gelişmesi için SN hedeflerine destek olmak çok anlamlı geldi. Kısa süredir bu topluluğun üyesiyim ama gerçekten çok enerjik, çok kaliteli ve donanımlı satış liderlerinden oluşan bir topluluk olduğunu söyleyebilirim. Çok da güzel bir enerjisi var topluluğun. Bu anlamda adım adım çok iyi gelişen ve çok önemli projelere imza atarak büyüyecek bir topluluk olacağına inanıyorum. Bu topluluğun bir parçası olmak ve “Daha iyi bir dünya” amacında destek olmak da bana ayrı bir huzur veriyor.

Paylaşma Seçenekleri

Sonraki Röportaj

Leaders Talk, Evren Diker Arrow Right

Diğer Röportajlar

Röportaj

06.11.2024

Serda Gökgör: Kolektif iyi olma halini önemserim; basit görünen bir konunun bile bütüne olan etkisi benim için önemlidir

Hayatta değişen zamana ve ihtiyaçlara göre kendimi yenilemeyi, geliştirmeyi ve ilerlemeyi severim. Bir süre hayatıma yeni bilgi, deneyim katmazsam rahatsız hissederim.

Röportaj

16.10.2024

Bora Yıldırım: Benim için Sales Network; ilk resmi mentörlük deneyimimi gerçekleştirdiğim, etkinliklerini merakla beklediğim dev bir ekosistem

Sales Network yıllardır süregelen bir ihtiyaç olan; satış departmanlarında çalışan insanların birbirleriyle ilişkilerinin güçlenmesini sağlayan, onlara farklı şirketlerde çalışan meslektaşları ile biraraya gelme fırsatı veren, düzenlediği etkinliklerle farklı şirketlerdeki iyi örnekleri çoklama imkanı sunan bir topluluk.

Röportaj

12.09.2024

Ali Sadak: Neden kaçıyorsun, sen satışçısın, bunun için doğmuşsun

Kariyerimin ilk yıllarında ciddi zorlandığım ve yöneticimle de anlaşamadığım bir dönemde, bir firma ile lojistik pozisyonu için görüşmüştüm. Sanırım kaçmak istiyordum. 2-3 mülakat geçtikten sonra firmanın İK Direktörü ile görüştüm. Tecrübesiyle durumu fark etti ve “Neden kaçıyorsun, sen satışçısın, bence bunun için doğmuşsun. Şimdi git ve işine 4 elle sarıl, bir yönetici için iş bırakılmaz” dedi.

Topluluğumuza Katılın!

Daha iyi bir dünyayı birlikte tasarlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

People Icon

Saygın ve Güçlü
Üyeler

Content Icon

İlham Veren
İçerikler

Communication Icon

Çok Yönlü
Etkileşim

Hemen Katıl