10.02.2021

Emre Kuzlu: Peşinde koştuğum şey, insana odaklanan deneyimler yaratmak

İlham Verenler sohbetlerine devam ediyoruz. Bu haftaki konuğumuz I-AM İstanbul Global Kurucu Ortağı Emre Kuzlu.

İsterseniz önce bir teşekkür ile başlayalım. Hayatınızda birine teşekkür edecek olsanız bu kim olurdu ve neden?

Hayata farklı açılardan bakabilmemi sağladığı ve farklı bakış açılarıyla hayatı birlikte sorgulayabildiğimiz için eşim İpek’e çok teşekkür ederim.

Sizi tanıyabilir miyiz, yaşamınızdaki kilometre taşlarından bahseder misiniz?

Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Mimarım, aynı zamanda deneyim tasarımcısıyım. I-AM’in global ortaklarından biriyim. Ankara’da doğdum, 28 yıl Ankara’da yaşadım. Ankara’nın hayatımda çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Atatürk Anadolu Lisesi, sonrasında ise ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Yüksek Lisans eğitimimi yine ODTÜ’de Mimari Tasarım üzerine gerçekleştirdim. Hızımı alamayarak, yüksek lisans sonrasında doktora programına başladım. Bu süreçte bir yandan da mimarlık pratiğine devam ediyordum. Pratiğin benim için teoriden daha heyecan verici olduğunu fark ettiğim an, doktorayı bıraktım. Çok güzel zamanlardı. Mimari yarışmalardan aldığımız ödüller ve yaptığımız işlerden aldığımız cesaretle ortağım Ertuğrul Yurdakul ile  2004 yılında Atölye 7A Mimarlık’ı kurduk. İlerleyen yıllarda İstanbul’un büyüsü bizi kendine çekti ve aldığımız önemli bir proje ile 2006 yılında İstanbul’a taşındık. Grafik, endüstriyel ve mimari tasarım becerilerini harmanladığımız tasarım yaklaşımımız sonucunda 2008 yılında fark yaratmaya ve fark edilmeye başladık. Tam da bu sırada, I-AM Londra ekibi ile tanıştık ve ortak olmaya karar verdik. Birlikte I-AM İstanbul’u kurduk, o zamanlar Türkiye’de henüz çok bilinmeyen deneyim tasarımı konusunda projeler almaya başladık. I-AM İstanbul’un hızla ve sadece birkaç yılda gerçekleştirdiği büyüme ile 2014 yılında Londra ve İstanbul ofislerimizi birleştirerek tek bir ortaklık ve şirket yapısı altında toplamaya karar verdik. Sonraki birkaç yılda I-AM olarak büyümeye devam ettik, Mumbai ve Dubai ofislerimizi kurduk, çok çeşitli coğrafyalarda projeler gerçekleştirmeye başladık. Bugün dünyanın sayısız ülkesinde, konaklamadan perakendeye, bankacılıktan telekomünikasyona çeşitli sektörlerde dünyanın en büyük markaları için araştırmayla başlayan süreçlerde marka, mimari ve dijital temas noktalarını içeren deneyim tasarımı projeleri hayata geçiriyoruz.

Sizce sizi diğer herkesten farklılaştıran özellikleriniz neler?

Herkesten farklılaştıran bir özellik midir emin değilim; ama sahip olmaktan en çok hoşnut olduğum özelliğim yaptığım birçok işte ilk günkü heyecanımı koruyabilmem ve amatör bir ruhla harekete geçebilmem. Her ne kadar bu heyecan bazen sahip olduğum deneyime rağmen beni etraflıca düşünmeden hareket etmeye ve yanlış yapmaya götürse de bu özelliğim yaptığım işleri uç noktalara taşıyabilme enerjisi ve cesareti veriyor. Bu noktada birçok insandan farklılaştığımı düşünüyorum. Öte yandan, ne kadar emek vermiş olursam olayım yeterince iyi olduğunu düşünmediğim zaman yaptığım işlere fazla bağlanmadan sıfırdan başlamayı göze alabiliyorum.

Günlük yaşamınızda rutinleriniz var mıdır, varsa paylaşır mısınız?

Nerede olursam olayım, her sabah koşarım. Benim için sabah koşuları enerjik olarak güne başlayabilmemi sağlamanın yanı sıra günümü planladığım, hayatımın muhasebesini yaptığım bir zaman dilimi. Pandemi sürecinde evde daha çok vakit geçirdiğim için rutinlerime yenilerini ekleme imkânım oldu. Artık gün içinde mutlaka bahçedeki veya evdeki bitkilerin bakımına vakit ayırıyorum.

Bilinmeyen bir yönünüz var mı?

Ailem ve işimden sonra hayatımda yelken önemli bir yer tutuyor. Şirketimizdeki arkadaşlarla kurduğum bir ekiple I-AM Sailing olarak İstanbul’da yelken yarışlarına katılıyoruz. Aynı zamanda hafta sonlarımı ve tatillerimi çoğunlukla tekne üzerinde geçiriyorum. Bir yandan yılda birkaç kez farklı şehirlerde yarı maraton koşuyorum. Yeni hedefim, dünyanın farklı şehirlerindeki yarı maratonlara da en yakın zamanda katılabilmek.

Ekibinize alacağınız kişilerde nelere dikkat edersiniz?

Ekibimizi oluştururken benim için en önemli kriter hayatta herhangi bir şeye tutkuyla bağlı insanları bir araya getirmek. Tutkulu insanların özellikle bizimki gibi yaratıcı sektörlerde iş çıktısına ve kolektif paylaşım ortamına olumlu yönde etki ettiğini düşünüyorum. Ayrıca iletişimi güçlü, meraklı, bir problemi çözene kadar düşünen, yapılanları sorgulayan ve özellikle tasarım ekibi için özgün hikayesi olan işlere imza atmış olanları ekibimize katmayı tercih ediyorum diyebilirim.

Ekibinizi motive etmek için hangi araçlardan yararlanırsınız?

Bize ait bir şirket kültürünü yaratabilmek ve ekibimizdeki insanların bu kültürün parçası hissetmesi benim için çok önemli. Bence aidiyet, motivasyonun en önemli ve sürdürülebilir sebeplerinden biri. Günümüzde özellikle genç kuşaklarda aidiyet hissini yaratabilmek hiç kolay değil. Pandemi döneminde birbirimizden uzak olmak da bu anlamda pek fayda sağlamadı diye düşünüyorum. Benim üzerinde durduğum bir diğer motivasyon unsuru da ekibimizdeki insanların kendilerini sürekli geliştirebildikleri bir ortamda olmalarını sağlamak. İş yapma şeklimiz ve ortaya çıkardığımız projelerde yer almanın ve katkı sağlamanın ekibimiz için önemli bir motivasyon kaynağı olmasını hedefliyoruz. Bu yaklaşım aynı zamanda bizim için de tetikleyici bir kuvvet oluşturuyor.

Öğrencilere kariyer yolculuklarında neler tavsiye edersiniz?

İş dünyasındaki meslek tanımlarının çok hızlı dönüştüğü bir dönemdeyiz. Artık okullardan mezun olan gençler iş hayatına girdiklerinde kendilerini beklentilerinden epey farklı iş ortamında buluyorlar. Bu yüzden okul döneminde pratikle ilişki içinde olmak gerekiyor. Böylece iş dünyasındaki dönüşümlerin farkında olmanın özellikle lisans sonrası eğitimlerini daha bilinçli şekilde yönlendirmelerini sağlar diye düşünüyorum.

Pandemi öncesi ve sonrasını ele alırsak bu sürecin sonunda hayatınızda, bakış açınızda neler değişti?

Açıkçası hiç bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiyordum. Pandemi süreci o kadar uzadı ki, bu sürecin birçok alışkanlığımızı değiştirdiğini düşünüyorum. Bu dönemde gördük ki, teknolojinin getirdiği yeniliklerle birlikte insanların çalışma şekilleri ve düzenleri de büyük ölçüde değişime uğradı. Artık bir laptop, akıllı telefon, kablosuz internet ve bulut tabanlı depolama alanıyla her yer ofis olabiliyor örneğin. Başta işlerin uzaktan bu kadar verimli bir şekilde işleyeceğini hayal etmiyordum ben açıkçası. Bu dönemde eksikliğini hissettiğimiz bir diğer temel konu ise sosyallikti bence. Bu dönemden sonra hepimizin kendilerine mutluluk ve güven veren kişilerle daha yakın olmak isteyeceğini düşünüyorum. Sosyallik kavramı bence artık yüzeysel bir kavram olmaktan çıkıp, temel ihtiyaçlar kategorisinde yerini alacak hepimiz için. Bir diğer yandan, bu dönem nedeniyle artık hep tetikteyiz, bugünle ilgili, yarınla ilgili, gelecekle ilgili tedirginlik ve korkularımız mevcut. Ben bundan sonraki dönemde aslında daha sakin, daha bedenen ve zihnen güvende hayatlar yaşamak için çabalayacağımızı düşünüyorum. Bunlar da sadece kendi kendimize ulaştığımız çözümler olmayacak, markaların şirketlerin de dahil olması gereken süreçlere ihtiyacımız var. Tüm bunları değerlendirdiğimde aslında, bakış açımın değişmediği hatta daha da derinleştiğini söyleyebilirim. Hem Emre olarak hem I-AM olarak hep inandığımız, peşinde koştuğumuz şey “insana odaklanan deneyimler” yaratmaktı. Her geçen gün bunun ne kadar değerli olduğunu ve ne kadar doğru bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Bu yöntemin de temeli her zaman “önce insanı anlamak”. Pandemi insanı değiştirdi, beklentileri değiştirdi, ihtiyaçları değiştirdi. Bizim şimdiki görevimiz ise bu değişkenlere odaklanmak, tasarladığımız her kurguda değişkenleri düşünmek, onlara göre projelerimizi geliştirmek.

Sevdiğiniz bir kitaptan beğendiğiniz bir paragrafı bizimle paylaşabilir misiniz?

“All grids are fields, but not all fields are grids. One of the potentials of the field is to redefine the relation between figure and ground. If we think of the figure not as a demarcated object read against a stable field, but as an effect emerging from the field itself – as moments of intensity, as peaks or valley within a continuous field – than it might be possible to imagine figure and field as more closely allied.” Stan Allen: Diagrams of Field Conditions.

SALES NETWORK Topluluğu için neler söyleyebilirsiniz? Bugünü nasıl görüyorsunuz, gelecek için neler öneriyorsunuz?

SALES NETWORK topluluğunun, buradaki potansiyelinin çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Hem birbirimizden öğrenmek hem birbirimize yön vermek hem de birbirimizle birlikte markaları geliştirecek ve ileriye götürecek projeler peşinde olmak bence çok değerli. Dünyayı değiştirecek olanların, sabah 9 akşam 5 işleri dışında kalan zamanlarda SALES NETWORK gibi topluluklara emek veren, zaman ayıran insanlar içerisinde olduğunu düşünüyorum. Bireylerin, toplulukların, ülkelerin kalkınması burada bulunan insanlar gibi yenilikler peşinde koşan, büyümeye odaklanan, geliştirmeye, iyileştirmeye çalışanlar ile mümkün olacağını düşünüyorum.

Diğer Röportajlar

Röportaj

06.11.2024

Serda Gökgör: Kolektif iyi olma halini önemserim; basit görünen bir konunun bile bütüne olan etkisi benim için önemlidir

Hayatta değişen zamana ve ihtiyaçlara göre kendimi yenilemeyi, geliştirmeyi ve ilerlemeyi severim. Bir süre hayatıma yeni bilgi, deneyim katmazsam rahatsız hissederim.

Röportaj

16.10.2024

Bora Yıldırım: Benim için Sales Network; ilk resmi mentörlük deneyimimi gerçekleştirdiğim, etkinliklerini merakla beklediğim dev bir ekosistem

Sales Network yıllardır süregelen bir ihtiyaç olan; satış departmanlarında çalışan insanların birbirleriyle ilişkilerinin güçlenmesini sağlayan, onlara farklı şirketlerde çalışan meslektaşları ile biraraya gelme fırsatı veren, düzenlediği etkinliklerle farklı şirketlerdeki iyi örnekleri çoklama imkanı sunan bir topluluk.

Röportaj

12.09.2024

Ali Sadak: Neden kaçıyorsun, sen satışçısın, bunun için doğmuşsun

Kariyerimin ilk yıllarında ciddi zorlandığım ve yöneticimle de anlaşamadığım bir dönemde, bir firma ile lojistik pozisyonu için görüşmüştüm. Sanırım kaçmak istiyordum. 2-3 mülakat geçtikten sonra firmanın İK Direktörü ile görüştüm. Tecrübesiyle durumu fark etti ve “Neden kaçıyorsun, sen satışçısın, bence bunun için doğmuşsun. Şimdi git ve işine 4 elle sarıl, bir yönetici için iş bırakılmaz” dedi.

Topluluğumuza Katılın!

Daha iyi bir dünyayı birlikte tasarlamak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

People Icon

Saygın ve Güçlü
Üyeler

Content Icon

İlham Veren
İçerikler

Communication Icon

Çok Yönlü
Etkileşim

Hemen Katıl